DEVAM: 82- ŞEFAATİN
SABİT OLDUĞU VE MUVAHHİDLERİN CEHENNEM ATEŞİNDEN ÇIKARTILMASI BABI
306- (185) وحدثني
نصر بن علي
الجهضمي.
حدثنا بشر
(يعني ابن
المفضل) عن
أبي مسلمة، عن
أبي نضرة، عن
أبي سعيد؛ قال:
قال
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم "أما أهل
النار الذين
هم أهلها،
فإنهم لا
يموتون فيها
ولا يحيون.
ولكن ناس
أصابتهم
النار
بذنوبهم (أو قال
بخطاياهم)
فأماتهم
إماتة. حتى إذا
كانوا فحما،
أذن بالشفاعة.
فجيء بهم
ضبائر ضبائر.
فبثوا على
أنهار الجنة.
ثم قيل: يا أهل
الجنة أفيضوا
عليهم.
فينبتون نبات
الحبة تكون في
حميل السيل"
فقال رجل من
القوم: كأن
رسول الله صلى
الله عليه
وسلم قد كان
بالبادية.
[:-458-:] Bana Nasr b. Ali El-Cehdamî'de rivayet etti. (Dediki):
Bize Bişr yani (İbni'l-Mufaddal) Ebu Mesleme'den, o da Ebu Nadra'dan, o da Ebu
Sa'id'den naklen rivayet etti. Ebu Said dedi ki:
Resulullah (Sallallahu
aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: "Gerçek manada cehennemliklere gelince,
onlar orada ne ölürler, ne yaşarlar ama günahları -yahut hataları dedi-
sebebiyle ateşin isabet etmiş olduğu ve onları bir çeşit ölümlü öldürdüğü
kimseler de olacaktır. Nihayet bunlar kömür olacaklarında şefaat için izin
verilecek. Bunun üzerine onlar da kalabalık topluluklar halinde getirilecek ve
cennetin ırmakları üzerine dağıtılacaklar, sonra da:
Ey cennetlikler,
üzerlerine (su) akıtın, denilecek. Böylelikle onlar da selin getirdikleri
arasında bulunan bir tohum gibi bitecekler. " Dinleyenler arasındaki bir
adam: Sanki Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) çölde yaşamıştı, dedi.
Diğer tahric: İbn
Mace, 4309; Tuhfetu'l-Eşraf, 4346
NEVEVİ ŞERHİ: "Asıl cehennemlikler ... Onları bir çeşit ölümle
öldürür." Burada (özne) bilindiğinden ötürü hazfedilmiştir. Bununla
birlikte bazı nüshalarda (3/37) iki te ile (~~t) şeklindedir, ateş onları
öldürmüş olacaktır, demek olur.
Hadisin
anlamına gelince, açıkça görülen odur ki, cehennemin gerçek ehli ve orada ebedi
kalmayı hak eden kafirler orada ölmezler ve fayda görecekleri, rahat bulup
dinlenecekleri bir hayat sürmezler. Nitekim yüce Allah bir yerde şöyle
buyurmaktadır: "Onlar hakkında hüküm verilmez ki ölsünler. Onların
üzerinden (cehennem) azabından bir şey de hafifletilmez." (Fatır, 35/36);
"Sonra orada hem ölmeyecek, hem de hayat bulmayacaktır." (A'la,
87/13) Bu da hak ehlinin mezhebine göredir. Onların mezhebine göre
cennetliklerin nimetleri de daimi ve ebedidir. Cehennemde ebediyen kalmayı hak
edenlerin azabı da daimi ve ebedidir.
':4ma
bazı insanlara da ateş isabet etmiş olacaktır ... " Bu da şu demektir:
Yüce Allah murad ettiği kadar bir süre azaplandırılmalarından sonra günahkar
müminleri bir çeşit ölüm ile öldürür. Bu öldürme gerçek bir öldürme olup, bu
halde hissetmek de yok olacaktır. Günahları kadar azapları gerçekleştikten
sonra onları öldürecektir. Bundan sonra da yüce Allah'ın takdir ettiği süre
boyunca hiçbir şey hissetmeksizin cehennem ateşinde tutuklu kalacaklar sonra da
ateşten kömür olmuş olarak ve ölü halde çıkartılacaklar. Eşyaların taşındığı
gibi, toplu olarak taşınacaklar, cennetin ırmakları na atılıp, üzerlerine hayat
suyu dökülecek ve hızlı ca büyümesi ve zayıflığı itibariyle selin getirdiği
taneleri n bitip yeşermesi gibi bitecekler. Bu gibi bitkiler zayıf
olduklarından ötürü yeşil ve kıvrımlı çıkarlar. Bundan sonra ise güçleri artar
ve kendi konaklarına gidecekler ve halleri kemale ermiş olacak. Hadisin
lafzının zahiri ve manası budur.
Kadı
İyaz da bu hadis hakkında iki türlü açıklama nakletmektedir: Birincisine göre
bu, gerçek manada bir öldürmedir, ikinci görüşe göre bu, gerçek bir ölüm
değildir, ama acıları hissetme duyuları kaybolacaktır. Bununla birlikte
acılarının (başkalarına göre) daha hafif olması da mümkündür. Evet, Kadı
İyaz'ın açıklamaları bunlar olmakla birlikte tercih edilen az önce
kaydettiklerimizdir. Allah en iyi bilendir.
Resulullah
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in: "Bölük bölük" lafzı rivayetlerde ve
asıl yazmalarda iki defa tekrar edilmiştir. Halolarak nasp edilmiştir. (Bu
anlamdaki) "dabair" dabare ve dibare lafzının çoğuludur. Her iki
söyleyişi Kadı İyaz ile Metali' sahibi ve başkaları da zikretmiştir. Ama daha
meşhur olanı dat harfinin kesreli okunuşudur. Herevi ve başkaları ise kesreli
okuyuştan başkasını sözkonusu etmemişlerdir. "İdbare" diye bir
söyleyişi de vardır. Dilciler:
Bunun
dağınık halde kalabalıklar, topluluklar anlamında olduğunu söylemişlerdir. Bu
kelime (....) diye de rivayet edilmiştir.
307- (185) وحدثناه
محمد بن
المثنى وابن
بشار؛ قالا:
حدثنا محمد بن
جعفر. حدثنا
شعبة عن أبي
مسلمة؛ قال:
سمعت
أبا نضرة عن
أبي سعيد
الخدري، عن
النبي صلى
الله عليه
وسلم بمثله.
إلى قوله: في
حميل السيل.
ولم يذكر ما
بعده.
[:-459-:] Bunu bize Muhammed b. el-Müsenna ile İbn Beşşar da tahdis
edip dediler ki ...
Ebu Said el-Hudri, Nebi
(Sallallahu aleyhi ve Sellem)'den hadisi aynen "selin getirdiklerinde ...
" ibaresine kadar zikretti fakat ondan sonrasını zikretmedi.
NEVEVİ ŞERHİ "Ebu Mesleme'den dedi ki: Ben Ebu Nadra'yı, Ebu Said
el-Hudrl'den diye naklederken dinledim." Ebu Said'in adı Sa'd b. Malik b.
Sinan (r.a.)'dır. (3/38) Ebu Nadra'nın adı ise el-Munzir b. Malik b. Kıt'a'dır.
Ebu Mesleme'nin adı da Said b. Yezid el-Ezdi el-Basri"dir. Allah en iyi
bilendir.
DAVUDOĞLU ŞERHİ İÇİN buraya tıklayın